Günümüzün hızlı, sonuç odaklı dünyasında,
bir şirketin en büyük varlığı en son teknolojisi veya çığır açan ürünleri değil, çalışanlarıdır.
Bu bireylerin sağlığı ve refahı, işletmenin başarısı ve büyümesiyle doğrudan bağlantılıdır. Fiziksel sağlık her zaman ön planda olsa da, çoğu zaman gölgede kalan, aynı derecede hayati bir konu daha vardır: zihinsel sağlık. Özellikle sürekli değişen ve gelişen bir dünyada, işyerinde mental sağlığın önemi yeterince vurgulanmaz.
Çalışanlar sessizce acı çekerken işletmeler yüksek sesle acı çeker.
Ruh sağlığı sorunları, ele alınmazsa üretkenliğin azalmasına, devamsızlığın ve sağlık hizmetleri maliyetlerinin artmasına neden olabilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), depresyon ve anksiyetenin tek başına küresel ekonomiye yılda 1 trilyon dolarlık üretkenlik kaybına yol açtığını tahmin ediyor. Ancak gerçek maliyet sadece finansal değil. Mental sağlığı göz ardı etmek ekibin moralini bozabilir, iş tatminini azaltabilir ve işten ayrılma oranlarını artırabilir. Tüm bu faktörler, hem bireyin hem de organizasyonun yükü üstlendiği bir kısır döngüye katkıda bulunuyor.
İşyerinde ruh sağlığını geliştirmek yalnızca bir İK politikasının uygulamaya konması ile ilgili değildir.
Bu, çalışanların zorluklarını korkusuzca tartışabilecekleri bir ortam yaratmakla ilgilidir. Açık kapı politikalarına sahip olan ve şeffaf görüşmeleri teşvik eden şirketler, ruh sağlığı krizlerini ele alma ve önleme konusunda kendilerini daha donanımlı buluyor. Unutmayın, mesele sadece mental sağlık sorunlarını ele almak değil, aynı zamanda bu sorunların ortaya çıkmasını önlemektir. Destekleyici bir çalışma ortamı, daha ciddi zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilecek stres faktörlerine karşı bir tampon görevi görür.
Haftada 80 saatlik çalışmanın yüceltildiği günler çoktan geride kaldı.
Bugün, aşırı çalışmanın verimsiz olduğu konusunda her zamankinden daha fazla farkındalık var. Bu sadece tükenmişliğe yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda bireyin zihinsel sağlığını da ciddi şekilde etkiliyor. Şirketlerin, çalışanların kişisel yaşamlarından ödün vermeden profesyonel yaşamlarında başarılı olabilecekleri bir dengeyi teşvik etmesi gerekiyor. Bu denge sadece iş tatminini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda bireylerin her gün işe en iyi hallerini getirmelerini de sağlıyor.
Çoğu işyerinde ilk yardım çantaları ve yangın tatbikatları var, ancak kaç tanesinde ruh sağlığıyla ilgili acil durumlar için kaynaklar var?
Düzenli eğitim oturumları, çalışanların kendilerinde veya meslektaşlarında akıl sağlığı sorunlarının erken belirtilerini tespit etmelerini sağlayabilir. Bu eğitim sadece semptomları tanımakla sınırlı kalmamalı. Terapistler için iletişim bilgileri, yardım hatları ve kendi kendine yardım araçları gibi kaynakların sağlanması somut bir fark yaratabilir. Şirketler, yardımın hazır olmasını sağlayarak sorunları doğrudan çözebilir ve çoğu zaman sorunların tırmanmasını önleyebilir.
İşyerinde ruh sağlığını ele almak yalnızca etik açıdan doğru bir şey değildir, aynı zamanda iş açısından da mantıklıdır. Zihinsel sağlığa öncelik veren şirketler genellikle aşağıdaki özelliklere sahiptir:
Daha Yüksek Verimlilik: Zihinsel olarak huzurlu olan çalışanlar daha odaklı, yaratıcı ve verimlidir.
Daha Düşük Devir: İş tatmini ruh sağlığıyla yakından bağlantılıdır. Çalışanlar kendilerine değer verildiğini ve desteklendiklerini hissettiklerinde iş bulmak için başka bir yere bakma olasılıkları azalır.
Artan İtibar: Sosyal medya çağında sözler ortalıkta dolaşıyor. Çalışan refahını ön planda tutan şirketler daha olumlu görülüyor ve bu da onları hem potansiyel çalışanlar hem de müşteriler için daha çekici hale getiriyor.
Devam eden küresel salgın, işyerinde ruh sağlığının önemini daha da vurguladı.
Uzaktan çalışmanın norm haline gelmesiyle birlikte birçok kişi izolasyonla, bulanık iş-hayat sınırlarıyla ve artan stresle karşı karşıya kalıyor. İşletmelerin politikalarını ve kaynaklarını bu benzeri görülmemiş zorlukların üstesinden gelecek şekilde uyarlama konusunda proaktif olmaları gerekiyor.
Giderek otomatikleşen bir dünyada, insan dokunuşunun yeri doldurulamaz olmaya devam ediyor. İşletmeler olarak, her bilgisayar ekranının, her masanın ve her başlığın arkasında bir birey, yani duyguları, zorlukları ve tutkuları olan bir insan olduğunun farkına varmak zorunludur. Şirketler zihinsel sağlığa öncelik vererek yalnızca daha şefkatli ve destekleyici bir ortam geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda uzun vadeli başarı ve büyümenin yolunu da açıyor.
Unutmayın: Mutlu bir zihin üretken bir zihindir. İşyerinde ruh sağlığını sonradan akla gelen bir düşünce değil öncelik haline getirmek için birlikte çalışalım.